Abdest
Bu ansiklopedi maddesinin
biçim olarak Vikipedi
standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Bu madde Eylül 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
Bu madde Eylül 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
Abdest, konuşma dili ile TDK
Yazım Kılavuzu'nda aptes, İslam dininde ibadet yapmadan önce fiziksel
nötürleşme için belli organları ıslatmak (gasil, gusül غسل) ve
sıvazlamaktır (mesih, mesih مسح). Ya da fiziksel nötürleşme toz-toprak vb ile
yapılır buna teyemmüm تيمم denir.
"Abdest"
sözcüğü dilimize Selçuklular zamanında Farsça'dan türetilmiştir. Anlamı; suyu
tutmaktır, âb (su) ve dest (tutmak, kavramak, desti >>> testi, destgâh
>>> tezgâh, deste; bir tutam ...). Şimdi bile İran'da abdest için
"vudu" denmektedir. Bu sözcüğün, Grekçe "bir nesneyi bir sıvıya
batırmak" anlamında, βάπτισμα baptis/vaftiz sözcüğü, "boyamak"
anlamında βάπτειν baptein sözcüğü ile benzerliği de dikkate değerdir.
Kur'an daki adı gasil غسل ya da gusül غسل olmasına rağmen,
hadisçiler ve fıkıhçılar değiştirip vudu, vudû' وضوء
demektedirler, işin tuhafı hadisçiler ve fıkıhçılar gusül
kelimesini boy abdesti için kullanmaktadırlar, oysa Kur'an'da boy
abdesti için ıttıhar اطهار, taharlanma (temizlik) sözcüğü
kullanılmaktadır.
Gasil ya da gusül sözcüğü, Arapça'da "bir sıvıyı bir nesne üzerinden
akıtmak, koku sürünmek ..." anlamlarına gelir, ama fıkıhçılar ve
hadisçiler anlamı abartarak "yıkamak" demişlerdir.1
Konu
ile ilgili olarak, Maide Suresi, 6 ayeti
şöyledir; " Ey o iman edenler! Salata (Namaza) kalktığınızda,
vecihlerinizi(başın ön yanı,yüz,boyun altı) GASLedin(ıslatın), el-kollarınızı
dirsekler ile birlikte GASLedin(ıslatın), başlarınızı meshedin(sıvazlayın),
ayaklarınızı incik-aşık kemiklerine değin meshedin(sıvazlayın). Cünüpseniz ıttıhar
edin/temizlenin..."
Ayette
kullanılan "vücûhe küm /vecihleriniz وجوه كم" ibaresi, başın ön yanı
için kullanılır, bu yüzden başta saçların döküldüğü ön kısım, yüz, boyun altı
demektir. Baş sıvazlanırken, ayette sınır koymadığı için, baş adlı organın başın
ön yanı dışındaki her yanı, kulaklar, ense, boyun sıvazlanır.
Abdestin
Öğeleri
Abdestin
öğeleri dörttür:
- Başın kelleşmiş ön bölümünü, yüzü, boyun altını
ıslatmak
- Kolları dirsekleriyle beraber ıslatmak
- Başı başın ön yanı dışındaki bölümlerini sıvazlamak
- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) sıvazlamak.
Fıkıhçılar
ile hadisçiler, buna ek olarak hadisleri referans göstererek şunları (sünnet,
mendup, müstehab, mekruh...) eklerler;
Abdestin
Sünnetleri
- Niyet etmek
- Eûzü ve Besmele ile başlamak
- Evvela ellerini bileklerine kadar yıkamak
- Misvak kullanmak
- Bir âzâ kurumadan diğerini yıkamak
- Ağzına ve burnuna üç kere su vermek
- Kulağını meshetmek
- Parmaklarını hilâllemek; yâni bir elin
parmaklarını diğer elin parmakları arasına geçirip çekmek
- Âzâları üçer kere yıkamak
- Başını kaplama meshetmek
- Abdesti tertip üzere almak; yâni abdest âzâlarını
sırasıyla yıkamak
- El ve ayaklarını yıkamakta parmak uçlarından
başlamak
- Abdest alırken okunacak birçok duâ olmakla
beraber evlâ olan bütün âzâlarını yıkarken besmele çekip şehâdet
getirmektir
Abdestin
Mekruhları
- Sağ el ile sümkürmek
- Abdest âzâlarından birini üç defadan fazla veya
eksik yıkamak
- Suyu yüzüne çarpmak
- Güneşte ısınmış su ile abdest almak
- Suyu çok az kullanmak veya israf etmek
- Abdest alırken konuşmak
- Sünnetlerini terk etmek
Abdesti Bozan
Şeyler
Nisa Suresi, 43 ayetine göre sekerat (şuuru yerinde
olmamak >>> delilik/cinnet, esriklik/sarhoşluk, bayılmak-baygınlık,
uyku-uyumak...) durumu ile boşaltım organlarından çıkış olması durumu salata
(namaza) dolayısıyla da abdestin varlığına engeldir, Maide Suresi, 6 ayetine göre namaz için abdest
ya da teyemmüm şarttır.
- Boşaltım organlarından idrar, kan, meni, gaita,
yel gibi katı, sıvı, gaz çıkması.
- Delirmek
- Sarhoş olmak
- Bayılmak
- Yan yatarak veya iki ayağını yana çıkarıp oturağı
boşta kalacak şekilde veya bağdaş kurarak oturup uyumak. (Oturağı yere
tamamen yerleştirmek suretiyle uyumak abdesti bozmaz)
Abdestin İç Anlamı
Prof. Dr. Mehmet Demirci |
|
Bilindiği
gibi abdest almak için önce niyet edilir, eller güzelce yıkanır, ağız ve
burun su ile temizlenir, yüz ve kollar yıkanır. Baş, boyun ve kulak arkaları
ıslak elle silinir. Nihayet ayaklar iyice yıkanır. Bütün bu hareketlerin ne
gibi anlamları olabilir?
Abdest,
Allah'ın huzurunda bulunmak demek olan namaza hazırlıktır. Vücutça temiz
olmak için alınan abdest veya boy abdesti, namazın ön şartıdır. Tabiî
ihtiyaçlarını giderdikten sonra bu uzuvlarını temizlemek, ardından elleri
yıkamak, nihayet abdest almak, sadece dış temizlikten ibaret hareketler
değildir. Pislikler maddî olduğu kadar mânevî de olduğundan, abdest alırken
manevî kirlerden arınmak da söz konusudur. Bu sırada geçmiş hatalardan
pişmanlık duyup gelecek için iyi kararlar alınabilir. Pişmanlık ve tövbe
geçmişimizi temizleyip arıtır.
İyi
veya kötü hareketleri organlarımızla yaparız. El işler yapar, yıkar ve yazar;
ağız yer içer, iyi ve kötü sözler söyler, konuşur; burun koklar, gözler
görür, kollar saldırır ve yakalar; kulaklar işitir ve dinler; ayaklar ise
bizi pek çok yere götürür. Bütün bunlar zaman zaman günah ve yasak sınırını
aşabilir.
İşte
abdest sırasında içimizden geçireceğimiz dualarla, söz konusu edilen olumsuz
hareketlerin etkisinden kurtulmaya çalışabiliriz. Abdest alacak kimse önce
niyet eder. Bu bir rûhî-mânevî hazırlıktır. Hakk'ın huzuruna çıkmaya niyet etmek
ve hazırlanmak demektir. Sonra besmele çekerek ve Allah'ın yardımını
dileyerek abdeste başlar.
Ağıza
ve buruna su verirken insan şöyle düşünür veya duâ edebilir: "
Allah'ım, adını anmak ve senin kitabını okumak için bana yardımcı ol.
Cehennem kokusunu uzaklaştırıp bana cennetin kokusunu koklat."
Yüzünü
yıkarken: " Mevlâm, senin dostlarının yüzleri ağaracağı gün yüzümü
ağart, o sırada benim yüzümü kara çıkarma." der.
Sağ
kolunu yıkarken: " Allahım, beni defteri sağ taraftan verilenlerden
eyle, hesabımı kolay kıl." Sol kolunu yıkarken " Allah'ım
beni, defteri sol taraftan verilenlerden eyleme." der.
Başını
meshederken: " Ya İlâhî rahmetin beni bürüsün, üzerime feyzini ve
bereketini indir, senden başka hiçbir kimsenin gölgesinin bulunmayacağı yerde
beni Arş'ın gölgesinde gölgelendir." der.
Kulaklarını
meshederken: " Allah'ım, beni söz dinleyip sözün en güzeline
uyanlardan kıl, iyilerle birlikte cennete çağıran sesi işitmemi nasip
et" diye düşünür.
Boynunu
silerken: " Allahım beni cehennemden âzat et, boynuma mahcupluk
zinciri geçirme." diye temennide bulunur.
Ayaklarını
yıkarken: " Rabbim, ayağımı doğru yolda, sâbit kıl, beni senin
yolundan ayırma." der.
Daha
sonra kelime-i şehadet getirip şöyle niyazda bulunur: " Ya Rabbi,
kötü işler yapmış olabilirim, insan gafildir, kendine zulmeder. Ama ben
pişmanlık duyuyorum, sana dönüyorum. Affet beni, tövbemi kabul et, zira Sen
tövbeleri kabul edensin. Beni pişmanlık duyanlardan ve tertemiz olanlardan
kıl, iyi kullarının arasına kat. Beni çok çok şükreden, sabreden ve Seni
ananlardan eyle."
Abdest
alan insan samimî bir dille ve içten bir duyguyla, eksiklik ve hatalarını
Hakk'ın huzurunda itiraf edip, bunları yumasını, yıkamasını ve silmesini
kulluğa yakışan bir tavırla O'na arz eder, duasının kabulü için yalvarıp
yakarır. Böylece bilinci ve içtenliği ölçüsünde ruhen temizlenip arınmış bir
halde huzura varmaya, namaza durmaya hazır hâle gelir.
Bu
tavrıyla kişi el, kol, yüz, ağız, burun ve ayaklardaki veya tüm bedendeki
kirlerin su ile yıkanmasını sağlar. Ayrıca da, dua ve kulluk duygusuyla,
bütün bunları, ruhun manevî kirlerden arınıp temizlenmesinin bir sembolü
saymış olur. Su nasıl maddî kirleri temizliyorsa, tövbe de manevî kirleri yok
eder diye düşünür. Halkın gördüğü yer olan bedenimi ve elbisemi temiz tutar
da Hakk'ın nazar ettiği yer olan kalbimi tertemiz tutmazsam yanlış yapmış
olurum diye inanır. Bedeni gibi kalbini de kötü ve kirli şeylerden
arındırmaya çalışır.
Saygıdeğer
bir şahsın yanına giren kimse yunup yıkandığı gibi, Allah'ın huzuruna varan
kişi de temizlenir, kendisine çeki düzen verir. Dış temizlikle yetinen kimse,
evine padişahı davet eden, bu amaçla evin dışını badana yaptığı halde içinin
bakımını dikkate almayan kimseye benzetilir. Şemsî'nin dediği gibi: "
Pâdişah konmaz saraya hâne mâmur olmadan." 2
Temizlik
iki nevidir, biri beden temizliği öteki ruh temizliğidir. Beden temizliği
olmadan namaz sahih olmadığı gibi, kalb temizliği olmadan da mârifet sahih
olmaz. Beden temizliği mâ-i mutlak (temiz su) ile yapılır. Kalb temizliği
için de hâlis ve saf bir tevhid gerekir. Olgun kimseler sürekli olarak
zâhirde temizlik, bâktında tevhid üzere bulunurlar. Devamlı olarak abdestli
olanı, sağ ve solundaki muhâfız meleklerin sevdiğine inanılır.3
Hakk'ın dergâhına yönelenlerin zâhirde ve bâtında abdestli olmaları gerekir.
Zâhir abdesti su ile, batın abdesti tövbe ve Hakk'a dönmekle mümkün olur.
Yûnus
Emre söylüyor: " Tanla durup başın kaldır ellerini suya daldır / Hem
şeytanın boynunu vur hem nefs dahi ölse gerek." 4
Beyazid-i
Bistâmî şöyle dermiş: "Ne zaman dünya düşüncesi gönlümden geçse abdest
alırım; âhiret düşüncesi geçince de gusül yaparım."
*
Gönül
ehli kimseler iç anlam olarak abdestin ve temizliğin beş derecesinden söz
ederler. İçten dışa doğru bunun sıralanışı ve doğacak sonuçlar şöyle ifade
edilir.
1.
Rûhun abdesti: Rûhun,
hayvanlık seviyesine ait bilgisizlikten ve Allah'tan gayri şeyleri görme
gafletinden arınmasıdır. Bunu başarabilen kimsede Cenâb-ı Hakk'ı müşahede
istîdâdı gelişir ve kalb aynasında tecellî parıltıları yanmaya başlar. Ruh
Allah'tan gayrı şeyleri görmekten arınsa, Gaffar olan Allah'ın nûru onu
kuşatır. Kötü düşüncelerini temizlese takvâ elbisesine kavuşur. Nefsin
hîlelerini yıkasa, yani onların tuzağına düşmekten arınsa, iç huzuruna ve itmi'nâna
ulaşır.
2.
Sırrın abdesti: Burada
"sır", rûhun rûhu demek olup; onun abdesti gösterişten (riyâ), arzu
ve isteklerin esiri olmaktan, kendini beğenmişlikten, baş olma tutkusundan,
aşırı dünya isteği ve mevki sahibi olma ihtirasından arınmaktır. Bunun sonuçları
şöyledir: Sır, riyâ ve nefsanî arzular kirini yıkadığı takdirde, ihlâs nûru
ortaya çıkar. Dünya sevgisinden arınırsa âhiret sevgisi doğar. Hırs ve
tamahkârlığını yusa, kanaat ve tevekkül nurları görünür.
3.
Kalbin ve gönlün abdesti: İki yüzlülük, bozgunculuk ve kötü ahlâktan uzak durmaktır.
Büyüklenme yıkanınca, alçak gönüllük doğar. Çekememezlik kirleri yıkansa,
iyilik; düşmanlık yıkansa, Allah sevgisi görünür. Hıyanet kirleri yıkansa,
sözünde durma ve güven nûru doğar.
4.
Dilin abdesti: Yalan,
dedi-kodu, iftira ve boş sözden, insanların ayıplarını merak etmekten ve
gizli hallerini ortaya çıkarmaktan, faydasız konuşmaktan uzak durmaktır.
Yalan ve koğuculuk yıkansa, doğruluk ve vefâ doğar. İftira ve itham etme
yıkansa, sevgi görülür. Faydasız ve boş söz bırakılsa yararlı şeyler
konuşulur veya Allah'ın adı anılır. İnsanların ayıplarını araştırma huyu
temizlense hoşgörü ışıkları parıldar.
5.
Zâhir abdesti: Bu,
bildiğimiz abdesttir. Yani dînî bilgi olarak öğrendiğimiz şekilde, temiz su
ile abdest organlarını yıkamaktır. Sonuçları ise şöyle temenni edilir: Abdest
alan kimsenin yüzünü yıkaması, mahşer günü yüzünün nurlu olmasına yol açar.
Kolunu yıkayınca cömertlik nurları hasıl olur. Ayrıca amel defterinin sağ
eline verilmesi gibi bir lûtfa erişir. Ayağını yıkayınca, âhiretteki manevî
engelleri kolaylıkla geçme imkânı doğmuş olur. İşte bu tür temizlik ve bu
mânâda abdest alış, Allah'a yaklaşmayı ve O'na kavuşmayı sağlar.5
*
Abdest
alırken gerçekleşen dış temizliğin, iç temizliği ile birlikte gelişmesi için
şunlar da tavsiye edilir: Eller yıkanırken kalbin de aşırı dünya sevgisinden
yıkanması gerekir. Ağıza su alınırken, onunla boş şeyleri anmamaya
azmetmelidir. Yüz yıkandığı zaman, yüzü Hak'tan başka şeylere çevirmemeye söz
vermelidir. Ayağı yıkarken, Hak yolda bulunma gayreti pekiştirilmelidir.6
Abdest
Hakk'a yönelmeye hazırlıktır. Hak kapısına yönelenler dış ve iç abdestine
sahip olmayı hedeflemelidir. Zâhirle yetinen kimse için, dış temizlik kâfi
gelebilir. İçi ile de yakınlık elde etmek amacında olan kimsenin ise, içini
de temizlemesi gerekir. Dış temizlik su ile, iç temizlik ise tövbe ile ve
Hakk'ın kapısına dönmekle mümkün olur.
Abdestin
vücut temizliği ve sağlık açısından faydaları çok açık olduğundan, bu konuda
fazla sözü gereksiz buluyoruz. Sadece şu kadarını söyleyebiliriz. Ağız ve
burnun bir kaç defa yıkanması, boynun ıslak elle meshedilmesi, el ve
ayakların yıkanması, vücuttaki kan dolaşımının, en uzak noktalardan
uyarılması gibi bir pratik yarar sağlamaktadır.
Sevgili
peygamberimizin şu sözünde, abdestin hem fizyolojik hem de manevî faydasını
içeren derin bir hikmet gizlidir: "Öfke şeytandandır, şeytan ateşten
yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür, o halde öfkelendiğiniz zaman onu
yenmek için abdest alınız."7
Dipnotlar: 1.Abdestin bu türlü izahları için bk. Muhammed Hamidullah, İslama Giriş , 86, çev. Cemal Aydın, TDV yayını, Ankara 1996; Süleyman Uludağ, İslamda Emir ve Yasakların Hikmeti, 76, TDV yayını, Ankara 1989. 2. Şemseddin Sivasi'nin bir gazelinden alınan beytin tamamı şöyledir: "Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak / Pâdişah konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan". Bk. Büyük Türk Klâsikleri (Ötüken Söğüt), IV, 328, İstanbul 1986. 3. Hucviri, Keşfü'l-Mahcub, çev. Süleyman Uludağ (Hakîkat Bilgisi), 426 ve 428, Dergâh yayını, İstanbul 1982. 4. Yunus Emre Divanı, hazırlayan: Mustafa Tatçı, 116, Akçağ yayını, Ankara 1991. 5. Ahmed Yesevi yolunun temsilcilerinden biri olan Hazînî'nin bu yorumlarının tamamı için bk. Cevâhiru'l-ebrar, s. 11-16, İÜK T.y. no. 3893. Aynı eserin bir neşri: Cihan Okuyucu, Hazînî Cevâhiru'l-Ebrar Min Emvâci'l-Bihar (Yesevi Menâkıbnâmesi), s. 7-11, EÜ Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü yayını Kayseri 1995. Eser hakkında ayrıca bk. Nihat Azamat, "Cevâhiru'l-Ebrar", TDV İslam Ansiklopedisi, I, 432. 6. Bk. İbn Arabî - Ahmed Avni Konuk, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi, 431, yayına hazırlayan: Mustafa Tahralı, İz yayınları, İstanbul 1992. 7. Ebu Davud, Edeb, 3. Kaynak: Altınoluk Dergisi |
ABDESTİN FAYDALARI
Namaz kılmak için ve bazı ibadetler için şart koşulmuş olan tahâret, gusül ve abdest ile temin edilebilir. Acaba günde beş defa îfâ edilen bir ibâdet için zarûrî kabul edilmiş bulunan abdest ve gusülde ne gibi hikmet ve faydalar vardır? Vücudumuzla abdest suyunun temâsı esnasında dökülen mânevî günah ve kirlerin yanında, bedenimize ve sağlığımıza yönelik maddî ne gibi faydalar meydana gelmektedir?
* * *
Abdest ve gusül sayesinde;
*Vücudumuzda biriken elektronlar atılır. Bu sayede elektronların bizde bırakmış olduğu huzursuzluk ve gerginlik hâli ortadan kalkar.
*Genel dolaşımdaki aksaklıklar giderilir ve böylece vücut dinçliğini muhafaza eder.
*Vücuda âit koruma sisteminin temeli olan lenf dolaşımı en yüksek seviyede çalışır.
Bu üç hususu biraz daha detaylı incelersek;
Sağlıklı bir vücudun temel yapısı, statik elektrik dengesiyle çok yakından alakalıdır. Havanın elektriğinden plastik giyim eşyalarına ve mobilyalara kadar birçok faktör vücuttaki statik elektrik dengesini bozarak ciddî problemlere yol açar. Otomobilden inince veya bir koltuktan kalkınca -âdeta canlı bir kondansatör gibi- fazla elektronlarla dolarsınız. Bu durum sizde sinirlilikten tutun da, yüzünüzün kırışmasına kadar birçok rahatsızlıklara yol açar. Bu saydıklarımızın tek çaresi, abdest ve gusüldür. Bu yollarla fazla elektronlarını atan birçok kimsenin, bir bebek yüzü gibi taze ve nûrlu bir çehreye sahip olduğunu, bugün hiç kimse inkar edemiyor. Suyun bulunmadığı hâllerde toprakla yapılan teyemmüm de abdestin sağlık açısından sağlamış olduğu faydaları temin etmeye yeterlidir.
Bugün abdestin mûcizevî tesirlerinden habersiz olanlar, vücutlarındaki elektrostatik dengeyi korumak için binbir yola başvurmaktadırlar.
* * *
Kan dolaşımı, kalpten dokulara, dokulardan da kalbe olmak üzere "iki yönlü bir akış" içinde devam etmektedir. Bu akış, özellikle dokularda kıldan ince borular vâsıtasıyla cereyan eder. İşte bu ince damar sistemi, iç çevresinde yakılamayan gıda artıklarıyla ve çeşitli sebeplerle daralır ve dokular beslenemez hâle gelir. Oysa ki, sağlıklı bir vücutta, bu damarların lastik gibi esnek ve daralmamış olması gerekir. Peki bu nasıl sağlanacaktır?
Abdest veya gusül sırasında derimize değen farklı sıcaklıktaki su, kılcal damarların bir dalgalanmayla açılıp kapanmasını ve eğer varsa tıkanmaya başlayan damarların açılmasını sağlar. Vücut dokularında biriken artık maddeler, genel dolaşıma geçer ve böylece dokularda büyük bir zindelik vücûda gelir.
Artık madde birikimleri, vücudun en çok el, ayak ve yüz dolaşımında meydana gelmektedir. Bilindiği gibi abdest de bu noktaları hedef almıştır.
* * *
İnsan vücûdunun temel koruma sistemi, beyaz kan dolaşımıyla olur. (Lenf dolaşımı) Bu dolaşımla vazifeli olan kılcal damarlar, tenfosit dediğimiz beyaz kan hücrelerini, dokuların en ücra köşelerine kadar götürürler. Vücudun herhangi bir yerinde mikrop, yabancı madde ve özellikle kanser hücresi varsa, bu minik savaşçılar taşıdıkları kuvvetli zehirlerle onları öldürürler. Kansere veya mikroplu hastalıklara yakalanmak, bu savunma sisteminin bir yerde âciz kalıp teklediğine işaret eder. Çok yönlü ve karışık bir sistem olan lenf dolaşımında, kılcal damarların çok iyi çalışması öncelikli şartlardandır.
Abdest sırasında el ve ayakların yıkanması, vücut merkezine uzak olan bu noktalardaki kılcal damarların dolaşım hızlarını arttırır. Ayrıca lenf sisteminin en önemli bölgeleri olan yüz, boğaz ve burun yıkanması, bu sisteme bir masaj ve güçlendirme tesiri yapar.
Bugün insan biyolojisi konusunda söz sahibi olan bir uzmana, "lenf sistemimize nasıl canlılık kazandırırsınız?" diye sorarsanız, ister Müslüman, ister münkir olsun size ana hatlarıyla abdest almayı târif edecektir.
* * *
"Ey îman edenler, namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzünüzü, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı mesh edip, topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Cünüp iseniz boy abdesti alın…" (el-Mâide, 6) buyurmaktadır, Yüce Allâh.
Âyet, bundan sonra teyemmümü anlatır ve son bölümünde de, abdestin farz kılınış hikmetlerinden birini şu şekilde açıklar:
"Allâh size bir güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat sizi temiz kılmak, size olan nîmetlerini tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz." (el-Mâide, 6)
Bu âyette geçen "nimetlerin tamamlanması" şeklindeki ifâdeyi, modern tıp, yeni anlamaya başlamış bulunuyor. Evet, abdest almakla yukarıda belirtmiş olduğumuz tıp hârikaları gerçekleşmekte ve Cenâb-ı Hakk'ın vermiş olduğu sağlık nimeti, tamamlanmış olmaktadır.
Namaz kılmak için ve bazı ibadetler için şart koşulmuş olan tahâret, gusül ve abdest ile temin edilebilir. Acaba günde beş defa îfâ edilen bir ibâdet için zarûrî kabul edilmiş bulunan abdest ve gusülde ne gibi hikmet ve faydalar vardır? Vücudumuzla abdest suyunun temâsı esnasında dökülen mânevî günah ve kirlerin yanında, bedenimize ve sağlığımıza yönelik maddî ne gibi faydalar meydana gelmektedir?
* * *
Abdest ve gusül sayesinde;
*Vücudumuzda biriken elektronlar atılır. Bu sayede elektronların bizde bırakmış olduğu huzursuzluk ve gerginlik hâli ortadan kalkar.
*Genel dolaşımdaki aksaklıklar giderilir ve böylece vücut dinçliğini muhafaza eder.
*Vücuda âit koruma sisteminin temeli olan lenf dolaşımı en yüksek seviyede çalışır.
Bu üç hususu biraz daha detaylı incelersek;
Sağlıklı bir vücudun temel yapısı, statik elektrik dengesiyle çok yakından alakalıdır. Havanın elektriğinden plastik giyim eşyalarına ve mobilyalara kadar birçok faktör vücuttaki statik elektrik dengesini bozarak ciddî problemlere yol açar. Otomobilden inince veya bir koltuktan kalkınca -âdeta canlı bir kondansatör gibi- fazla elektronlarla dolarsınız. Bu durum sizde sinirlilikten tutun da, yüzünüzün kırışmasına kadar birçok rahatsızlıklara yol açar. Bu saydıklarımızın tek çaresi, abdest ve gusüldür. Bu yollarla fazla elektronlarını atan birçok kimsenin, bir bebek yüzü gibi taze ve nûrlu bir çehreye sahip olduğunu, bugün hiç kimse inkar edemiyor. Suyun bulunmadığı hâllerde toprakla yapılan teyemmüm de abdestin sağlık açısından sağlamış olduğu faydaları temin etmeye yeterlidir.
Bugün abdestin mûcizevî tesirlerinden habersiz olanlar, vücutlarındaki elektrostatik dengeyi korumak için binbir yola başvurmaktadırlar.
* * *
Kan dolaşımı, kalpten dokulara, dokulardan da kalbe olmak üzere "iki yönlü bir akış" içinde devam etmektedir. Bu akış, özellikle dokularda kıldan ince borular vâsıtasıyla cereyan eder. İşte bu ince damar sistemi, iç çevresinde yakılamayan gıda artıklarıyla ve çeşitli sebeplerle daralır ve dokular beslenemez hâle gelir. Oysa ki, sağlıklı bir vücutta, bu damarların lastik gibi esnek ve daralmamış olması gerekir. Peki bu nasıl sağlanacaktır?
Abdest veya gusül sırasında derimize değen farklı sıcaklıktaki su, kılcal damarların bir dalgalanmayla açılıp kapanmasını ve eğer varsa tıkanmaya başlayan damarların açılmasını sağlar. Vücut dokularında biriken artık maddeler, genel dolaşıma geçer ve böylece dokularda büyük bir zindelik vücûda gelir.
Artık madde birikimleri, vücudun en çok el, ayak ve yüz dolaşımında meydana gelmektedir. Bilindiği gibi abdest de bu noktaları hedef almıştır.
* * *
İnsan vücûdunun temel koruma sistemi, beyaz kan dolaşımıyla olur. (Lenf dolaşımı) Bu dolaşımla vazifeli olan kılcal damarlar, tenfosit dediğimiz beyaz kan hücrelerini, dokuların en ücra köşelerine kadar götürürler. Vücudun herhangi bir yerinde mikrop, yabancı madde ve özellikle kanser hücresi varsa, bu minik savaşçılar taşıdıkları kuvvetli zehirlerle onları öldürürler. Kansere veya mikroplu hastalıklara yakalanmak, bu savunma sisteminin bir yerde âciz kalıp teklediğine işaret eder. Çok yönlü ve karışık bir sistem olan lenf dolaşımında, kılcal damarların çok iyi çalışması öncelikli şartlardandır.
Abdest sırasında el ve ayakların yıkanması, vücut merkezine uzak olan bu noktalardaki kılcal damarların dolaşım hızlarını arttırır. Ayrıca lenf sisteminin en önemli bölgeleri olan yüz, boğaz ve burun yıkanması, bu sisteme bir masaj ve güçlendirme tesiri yapar.
Bugün insan biyolojisi konusunda söz sahibi olan bir uzmana, "lenf sistemimize nasıl canlılık kazandırırsınız?" diye sorarsanız, ister Müslüman, ister münkir olsun size ana hatlarıyla abdest almayı târif edecektir.
* * *
"Ey îman edenler, namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzünüzü, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı mesh edip, topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Cünüp iseniz boy abdesti alın…" (el-Mâide, 6) buyurmaktadır, Yüce Allâh.
Âyet, bundan sonra teyemmümü anlatır ve son bölümünde de, abdestin farz kılınış hikmetlerinden birini şu şekilde açıklar:
"Allâh size bir güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat sizi temiz kılmak, size olan nîmetlerini tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz." (el-Mâide, 6)
Bu âyette geçen "nimetlerin tamamlanması" şeklindeki ifâdeyi, modern tıp, yeni anlamaya başlamış bulunuyor. Evet, abdest almakla yukarıda belirtmiş olduğumuz tıp hârikaları gerçekleşmekte ve Cenâb-ı Hakk'ın vermiş olduğu sağlık nimeti, tamamlanmış olmaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder